3 Aralık 2010

Harun & Güler

Yine her zamanki gibi geçikmiş bir yazı :))

2006 Yılı idi. Eğridir de tanıştığım, hangi akla hizmet bilmem ama, sıkı dalaştığım (kendisini pehlivan gibidir maşallah) ve sonrasında yine sıkı dost olduğumuz Harun, Temmuz ayında şaşalı bir tabirle ifade edecek olursak dünya evine girme kararı aldı.

Düğünden bir süre öncede müstakbel eşi Güler'le de tanışma imkanım olmuştu. Kendisinin uzun süreli bir motor kullanıcısı olduğunu ve bunu Harun'ada empoze ettiğini gördüğümde askerlik arkadaşımın benden daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalmış olduğunu anladım...

İşin kötüsü beni de gazladılar ve bu üçlü motor ehliyet kursuna bile katıldı...

Her neyse, düğünden kısa bir süre önce Harun beni aradı ve yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi... Benden düğün fotoğraflarını çekmemi istiyordu. İşin garibi benim gibi bir adamdan istediği şeye zahmet değilde hediye vermek demek daha doğru olurdu...

Düşünsenize tüm gün fotoğraflarını çekeceğiniz gönüllü modeller. Hele bir de bu çok sevdiğiniz iki dostunuzsa kesinlikle hediyeden başka bir şey değil di bu.

Düğünden iki gün önce uçağa atlayıp yollandık, önce Adana oradan Tarsus...
Ertesi gün Harun düğün öncesi olmasına rağmen bana güzel bir Tarsus ve Mersin gezisi yaptırdı.
Adana - Mersin - Tarsus buralar kesinlikle bambaşka diyarlar. Antepten sonra mutfağına deli olduğum ikinci yer oldu...

Bu bambaşka bir yazı konusu elbette. Bu sefer çektiğim karelerde fotoğrafçı estetiği aramak yerine gezi yazısı yazmaya uygun kareler çekmeye özen gösterdim. Çekmesine çektik ama işin yazma kısmı elbette yine gecikti. O nedenle burada çok detaya girmeyeceğim... Bu yazının asıl konusu Harun & Güler ve onların fotoğrafları.

Bu kareleri sizlerle paylaşmama izin verdiği için Harun'a teşekkür ediyorum. Güler hala kararsızsan sanada özür borcum var o halde :))








































































4 Kasım 2010

Pavli 2010

Bu aralar işlerimin yoğunluğu nedeniyle malesef güncellemekte sıkıntı çekiyorum blogu.
Eylül ayının ilk haftalarında daha önce burada tanıtmaya çalıştığım Pavli panayırının 101.si düzenlendi.

Son üç yıldır düzenli olarak katılıp fotoğraf çektiğim panayıra bu sefer diğer yıllardan farklı olarak haftasonu değilde kurulduğu ilk gün olan perşembe den katıldım. Haftasonunun çoşkusunu bulamasamda hiç fotoğrafçı olmadan çekim yapabilmekte oldukça keyifliydi açıkçası...

Dediğim gibi işler ve özel hayattaki yoğunluk nedeniyle fotoğafları ancak iki ay geriden gelerek paylaşma imkanı bulabildim.
Ayrıca bu eklemeyle birlikte Pavli sayfasında da panayır ve yeri ile ilgili bir yazı paylaşacağım.

Son üç yıla ait çekimlerimi bir arada görmek için Pavli sayfasını ziyaret edebilirsiniz...


Klasik tavukçu karesi :)























Hep tavukçu olacak değil ya...

















































































































Özcan Ustamız...



















































































































































































































Dostlarla Pavli Hatırası...























Ve son....

18 Ekim 2010

Üç tekerlekli bisiklet...

Diyarbakır.
Bağlar mahallesi.
Polis lojmanları A2 blok.
Üç tekerlekli bisikletim binanın çevresinde dolanıyor.
Yanlız ben pedalları çeviremeyecek kadar küçüğüm.
Arkamda kocaman elleriyle koca bir adam, hayır hayır bir dev itiyor beni. Çok güçlü çok kuvvetli bir dev bu.
...
...
...
Hepsi bu aslında....
...
...
...

Belki de bu yüzden yazabileceğin çok şey olsun istiyorum.

17 Ekim 2010

Yolun Yarısı Varmı?


Hayat planladıklarını gerçekleştirmeye devam ediyor. Sen istediğin kadar hayata dair planlar yap.

Zaman içinde bulunduğun yer, geçmişe dair hatıraların ile geleceğe dair hayallerinin kesiştiği noktanın tam üstü. İşte tam o noktada iki ayağının üstünde dikiliyorsun. Terazinin kefeleri acaba nerede dengeleniyor. Yolun ortasını ancak hayallerinin sonuna geldiğinde öğrenebiliyorsun. Zaman yada adım hesabı yapacak olursak en azından sorunun cevabını bu şekilde bulma şansımız var. Peki ya zaman her şey demek değilse. Diğer bir değişle zamanın göreceliğini kabul edecek olursak ne olacak!

Genelde geçmişe en çok takıldığımız anlar, o an kafamızdaki hayalleri, hayal ettiğimiz gibi gerçekleştiremediğimiz noktalar.

Hal böyleyken yaş ne olursa olsun terazinin hayal kefesinin her zaman ağır basmasında fayda var. Diğer bir değişle yolun ortası diye bir nokta, yok gibi bir şey.

24 Ağustos 2010

Sol Yanım


 
Bugün bir çocuk gördüm el kadar. Kafasını traşlamışlar, yüzü solgun. Saçlarım, tenim, bedenim korktu, ağladı bu hale...

Bugün bir geç kız gördüm ameliyat olması gereken. Ameliyat olmazsa ölecek, olursa yürüme yetisini kaybedecek bir genç kız. Ayaklarım, bacaklarım, bedenim korktu, ağladı bu hale...

Bugün sol tarafımı yitirdim.
Korktum ağladım. Bedenim yarımdı, yarım yamalak korktu, ağladı bu hale...

10 Ağustos 2010

Yamaç Paraşütü - Bir Uçmakdere Macerası

Daha önce defalarce kez Tekirdağ, Uçmakdere'ye fotoğraf amacıyla gitmiştim.
Nasıl oldu bilmiyorum ama bir ara fotoğrafın yanına birde yamaç paraşütü denemesi ekledim ve çok hoşuma gitmişti :))
Gerçekten eşsiz bir deneyim. Geçen hafta tekrar atlamak için oradaydım.

Bu sefer gökyüzünde video çekimide yaptım.
Ses yok gerçi ama görüntüler bir fikir verecektir sanırım...












































































Bunlarda geçen seneki atlayıştan kareler...



Ve köyden kareler...


Toplanan ıhlamurları kurutuyorlar...


Kumsalı...