24 Şubat 2012

Amerikalı efsane savaş muhabiri Marie Colvin Suriye’de öldürüldü

Çeçenistan’dan Sri Lanka’ya kadar dünyanın birçok sıcak çatışma bölgesinden on yıllardır yaptığı haberlerle dünyayı haberdar eden efsane savaş muhabiri Marie Colvin, Suriye’de öldürüldü. Colvin’in Suriye ordusunca bombalanan Humus’un Baba Amr  bölgesinde beraber bulunduğu Fransız foto muhabiri Remi Ochlik ile beraber öldüğü açıklandı.



London Sunday Times adına çalışan Marie Colvin, öldürülmeden çok kısa bir süre önce CNN’de Anderson Cooper’ın telefonla canlı yayın konuğu olmuş ve gözleri önünde öldürülen 2 yaşındaki Suriyeli bebeğin hikayesini paylaşmıştı.
‘’Yeryüzünde güce karşı gerçeği konuşmak zorundayız’’
New York Long Island’ın Oyster Bay bölgesinden olan Colvin, 2001 yılında Sri Lanka’daki çatışmaları takip ederken bir gözünü kaybetmişti. Ancak buna rağmen ‘ceketimi askıya asmayı düşünmüyorum’ diyen Colvin, ‘’Aptal mıyım? Eğer akşam ne yemek yediğimi haber diye yazarsam kendimi o zaman aptal hissederim’’ diye konuşmuştu.
Colvin, daha önce Kosova’da haber takibi yapmış, Çeçenistan’da ise Çeçen isyancılar ile birlikteyken Rus bombardmanından kurtulmuştu.
Colvin, bağımız gazeteciliğe olan tutukusuyla mesleğinin yüz akı isimlerden biriydi. 2010 yılı Kasım ayında bir törende, şöyle konuşmuştu:

‘’Biz gazeteciler yeryüzünde güce karşı gerçeği konuşmak zorundayız. Savaş bölgesinden gönderdiğimiz haberler yazılacak tarihin ilk taslakları.  Savaşın korkonuçluğunu ve sivillerin yaşadıklarını dünyaya gösterebiliriz’’


http://siyaset.milliyet.com.tr/tanidigim-marie-colvin-/siyaset/siyasetyazardetay/23.02.2012/1506516/default.htm

Kötü Ajanda - Struma

Tarih 12 Aralık 1941.
779 yolcu ve 10 mürettebatla, Romanya'nın Köstence limanından kalkar Struma gemisi.
Yolcularının büyük bir çoğunluğunu başta Romanya Yahudileri olmak üzere Avrupa'nın bir çok kentinden gelen Yahudiler oluşturmaktadır.

Amaçları Nazi hışmından kaçmak ve Filistin topraklarına ulaşmaktır.
O yıllarda Filistin toprakları İngilizlerin kontrolünün altındaydı ve İngiliz hükümeti mevcut yahudi göçünden büyük rahatsızlık duyduğu için bu tarz girişimlere karşı çıkıyordu.

Nitekim Struma gemisi de İngiliz hükümetinin müdahalesine takıldı. Gemi İstanbul boğazı açıklarında motor arızası nedeniyle (ki bunun sabotaj olduğuda çok söylenir) demir attığında İstanbul hükümeti baskılar nedeniyle gemiye bu arıza nedeniyle hiç bir yardımda bulunmadı. Gemi uzun süre boğazda demirli kaldı.

Aktarılanlara göre, zaten ufak bir gemi olan strumada, haddinden fazla bulunan yolcuların yardım çığlıkları kıyıya kadar ulaşıyormuş.

23 Şubat 1942'de motoru halen çalışmayan gemi, hükümet tarafından karadeniz açıklarına çekilir. Ertesi sabah (yani 70 sene önce bugün) Strumada büyük bir patlama olur ve karadenizin sularına gömülür.
Bu felaket sonrası 103'ü çocuk olmak üzere 768 kişi yaşamını yitirir. Sadece David Stoliar isimli bir yolcu kıyıya kadar yüzerek hayatını kurtarabilir.

Gemi karadeniz kıyılarına çekilmeden önce, Vehbi Koç kişisel iş ilişkilerini kullanarak bir aileyi gemiden almıştır. Birde filistin vizesi olan bir kaç kişinin gemiden ayrılmasına İngilizler izin vermiştir hepsi o kadar.

Strumanın yıllarca türk hükümeti tarafından batırıldığı düşünülürken, 1960'lı yıllarda Sovyet arşivlerinden çıkan belgelerde bir sovyet deniz altısı tarafından torpillenerek batırıldığı ortaya çıkmıştır.

Olayın kendisi zaten yeterince dramatik olduğu için şiddetini arttırmamak adına detaylara girmeden sade bir şekilde anlatmaya gayret ettim. Eminim bir çok kişi biliyordur bu olayı. Bilmeyenlere denk gelmesi amacıyla...


Zülfü Livaneli'nin son romanı olan Serenad, Struma üzerine inşa edilen bir aşk öyküsünü anlatıyor.
Kitap açtığı kapılar adına oldukça hoşuma gitmişti.

Bir bilgi linki : Struma Projesi

...

Kötü Ajanda - Marika Ninou





Enteresan bir gün oldu...
Bugün bazı kötü olayların yıl dönümü... Ben sadece iki tanesine yer vereceğim. Biliyorum zaten çok yazan biri değilim şu günlüğe ama bu iki olayı nedense yazmak istedim.

İlki Marika Ninou.... Siz birinci parçayı bir açın önce de müzik eşliğinde okuyun şu yazıyı....
Aslen Gürcü olduğu düşünülen (hatta bir parça Romanlık olduğu da söyleniyor.) Asıl adı Evangelia Nikolaidou olan bir Rebetisa. Yani Yunan Rembetiko sanatçısı.

Hayat hikayesi bildiğim kadarıyla aşağıdaki  gibidir. Yanlışlarım yoktur umarım...
Anneside kendisi gibi bir rebetisa. 1918 İzmir doğumlu... Mübadele nedeniyle Yunanistan'a göç etmek durumunda kallıyorlar. Ancak nasıl egenin karşı kıyısından Türkiye'ye gelenlere gavur gözüyle bakılıp dışlandıysa, onlarada Yunanistan dar ediliyor.

Rembetiko'nun kendisi gibi acı ve mutluluğun harmanlandığı bir hayat yaşayıp,  1956 yılında bugün, henüz 38 yaşında iken kanser nedeniyle acılar içinde hayata veda ediyor...

Bir de bunu dinleyelim; (Çoban Kızı)





Çok sevdiğim filmlerden olan Costas Ferris'in 1983 yılında çektiği Rembetiko isimli filmde Marika'nın hayatını anlatır aslında. (Bakınız Rembetiko : http://www.imdb.com/title/tt0086182/)

Filmin müzikleri harikadır. İşte film görüntüleri eşliğinde bir kaç parça.

 







Son olarak ufak bir not; 
Mübadele sırasında rum tarafındaki türkleri bizim yakaya taşıyan (emin değilim belki çift taraflı taşımada yapmış olabilir.) geminin adı Gülbahar idi. Çağan Irmak, Dedemin İnsanları filminde bu noktaya güzel bir vurgu yapmıştı. Aynı filmin kapanış müziği ile yazıyı bitirelim. Gülbahar'ı bir de Marika'nın sesinden dinleyerek. 




Şarkısı, görüntüsü bol bir yazı oldu. Ama ne yapayım gel de dinleme...