7 Ekim 2015

Bir Film Çekmek İstiyorum

Bir Film Çekmek İstiyorum

Aşağıdaki yazı bir birinden kopuk cümlelerden oluşmakta. Dolayısıyla mantıklı bir anlam bütünlüğü aramayın...

***

Hesaplanacak ne çok şey var. Matematiğim de iyidir halbuki ama bu başka bir şey. Anlatmaya çalışırken bile hesap kitap yapmak durumunda kalıyor insan.

***

Saatimi ileri alıyorum.

Uyandığımda, kendimi tıpkı bir yazarın yazdığı gibi İstanbul'un Karadeniz kıyısına bakan ıssız bir tepenin üstünde bulacağım. Kumsala dek yürüyüp kendimi film setinin ortasına atacağım.

Bir film çekmek istiyorum. İçinde hayatımdan hiç bir kare bulunmayan, saçma sapan bir şey. Afişi de yanda ki olacak...

Figüranlar aranıyor, zira esas kadın yada esas oğlan diye bir şey yok.
Zaten olacaksa da, senaryonun “Vesikalı Yarim” gibi bir şey olması lazım.
Yoksa çok gereksiz...

***

1-1

“Değer yargıları ile boğuşmaktan ne çok değersiz şey yaptım bu güne değin” diye düşündü. İşte, yine onlardan biri beynini kurcalıyor iken, bu halde araba kullanmaktan çekinip ilk gördüğü toprak yola saptı ve park etti.

Hava iyice kararmıştı, koltuğu geriye kadar yatırıp uyumaya çalıştı. Uzun bir geceydi ve daha da uzayacaktı anlaşılan. Düşüncelerinden kurtulabilmek için farklı farklı şeyler hayal etti, olmadı... Ne yapıp edip sonucu yine istemediği noktaya bağlıyordu. En sonunda bundan kaçış olmadığını düşünüp çantasına attığı biralara uzattı elini...

Yeni doğan günün ışıkları gözlerine sert bir şekilde vurunca kendine geldi. Sabah çiği düşmüştü cama. Gerindi... Ne kadar uyuduğu hakkında bir fikri yoktu ama çok uzun olmadığına da emindi. Dışarı çıktı. Gün yeni doğuyordu. Yolun iki yanını kaplamış kocaman bir buğday tarlasının ortasında buldu kendini. Sabahın keskin soğuğu iliklerine kadar işleyince bir kaç damla yaş döküldü istemsiz. Gece, bundan daha fazlasını döktüğünü hatırladı birden.... Titredi....


***


2-1

Ay doğsun diye beklerdi bir zamanlar. Güzeldi gece kaçamak yaşamak. Gecenin, onu aldattığını bile bile hoşuna gider, yine beklerdi.

Oyunlar oynardı, o zaman için anlamlı, şimdi ise anlamsız olduğunu düşünüp kendini aldattığı. Bilirdi kifayetsizliğini ama saklardı kendinden bile. Oyun esnasında kimi zaman kendini kaçarken bulurdu soluk soluğa. Kimi zamansa bir apartman boşluğunda. Kaçma nedenlerini unutmaya hazırken, boşluktaki ıslak dudakları hala dün gibi hatırlardı. Gece boş kaldırımlarda yürürken bir gözü hep apartman girişlerine kayar, içi titrer, başını öne eğer yürürdü.

***

1-2

Yol önündeki bir tepeye kadar uzanıyordu, ardını merak etti. Hafif esen sabah yelini içine çeker çekmez gömlek cebini yoklayıp bir sigara yaktı, ağır ağır yürümeye devam etti. Bir süredir en sevdiği şeylerden biriydi uyanır uyanmaz sigara içmek.


Tepenin ucuna yaklaşırken bir minare karşıladı onu ilk önce. Daha sonra orta büyüklükte bir köy karşısına dikiliverdi. Rampayı çıkar çıkmaz güneş çepe çevre sarmıştı her yeri. Ana yola bu kadar yakın bir köy beklemiyordu, istediği uzun bir yolda saatlerce yürümekti sadece.
En azından sigara alırım ve belki taze çay bulurum diye düşündü.


Tozlu köy yolunda geçmişe dair kavgalara girişti yine. Bunlarla hesaplaşmanın bir yolu olmalıydı. Daha ne kadar devam edebilirim böyle, daha nereye kadar diye düşünüp sabahın boşluğuna ağzını doldururcasına bir küfür savurdu. Bir kaç saniye sonra gökyüzünden geri tepen küfrünün yankılarını duyunca “işte gerçek sahibin” deyip gülümsedi.


Köyün girişinde ki mezarlık karşıladı onu ilk önce. Henüz kimse ayaklanmamıştı bir kaç uykusuz köpek dışında. Camiye doğru yürümeye karar verdi. Varsa eğer çayda, sigarada oradadır diye düşündü. Bu düşüncesinde yanılmamıştı da, caminin çevresinde oturan üç-beş ihtiyar gördü ilk önce, tam karşısında da bir köy kahvesi.


Ahşap zemine basınca çıkan sese kendi bile şaşırmıştı ama kahveci oralı olmadı. Arkası dönük ocağın başında bir şeyler yapıyordu.

-Günaydın dedi.

Gelen farklı sesle irkilen kahveci arkasını dönüp;

–Aleyküm selam diyerek yanıtladı.

Orta yerde, sabah ayazını kırmak için, tenekeden bir odun çatırdıyordu.


***
2-2

Gecenin karanlığında, sokak lambalarından kaçarak yürüyordu.
Karanlık bir duvarın dibine çömelip sağ yanağındaki uzamış sakalları çekiştirmeye başladı. Diline dolanan türküyü söylerken “ne yaptığının farkında değilsin” diye geçirdi içinden. Sol gömlek cebinden sigarasını çıkarıp yaktı.

-İçimdeki yara daha ne kadar büyür.
-Daha kaç kez bir duvarın dibinde bulurum kendimi, kendimle konuşurken.

Bir sigara daha yakıp “Sende iş yok be kardeşim” diyerek noktaladı diline ve zihnine dolananları.

Ağır ağır yürümeye başladı. Biraz önceki kaçıştan eser kalmamıştı. Yine aynı saatte aynı apartmanın önüne geldi, girdi içeri karanlıktan. Kendini bekleyenin beline sarılıp içine çekti uzun uzun.